Türk Sanayiinin Birleştiren Gücü

Halil Kaya Gedik’in yaşam öyküsünün anlatıldığı, Nurten Yalçın Erus tarafından kaleme alınan “Türk Sanayinin Birleştiren Gücü” kitabı bir lansmanla tanıtıldı.

turk-sanayiinin-birlestiren-gucu

Gedik Holding’in ve İstanbul Gedik Üniversitesi’nin kurucusu Halil Kaya Gedik’in yaşam öyküsünün anlatıldığı, Nurten Yalçın Erus tarafından kaleme alınan “Türk Sanayiinin Birleştiren Gücü” adlı biyografi kitabının lansmanı, Gedik Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Gedik Üniversitesi mütevelli Heyet Başkanı Hülya Gedik’in evsahipliğinde bir lansmanla tanıtıldı. Açık havada sınırlı bir davetli grubu ile pandemi önlemleri dahilinde yapılan lansmana İDDMİB Başkanı Tahsin Öztiryaki, Diler Holding YKB Tuba Yazıcı, Sarten Ambalaj YKB Zeki Sarıbekir, HISİAD Başkanı Çetin Tecdelioğlu, Koton’un sahioleri Gülden-Yılmaz Yılmaz çifti, Arzum YKB Murat Kolbaşı gibi iş dünyasının önde gelen isimleri de katıldı.

“Türk Sanayiinin Birleştiren Gücü” adlı kitap Halil Kaya Gedik’in sanayiciliğine, liderliğine, girişimciliğine, eğitim aşkına, paylaşımcılığına ve iyilikseverliğine dair başarı sırlarını paylaşıyor.

Halil Kaya Gedik, Uşaklı Ümmühan-Hakkı Gedik çiftinin Mürüvvet ve Cemal’den sonra üçüncü çocuğu olarak, 1932 yılının Ağustos ayında dünyaya geldi. Yaşamı boyunca toplumsal faydayı öncelik, yatırımı ülkeye hizmet olarak gören bir kuşağın kuvvetli bir temsilcisi oldu. Ülkenin ihtiyaçlarına karşı muazzam bir sorumluluk, ilkleri başarmak için kuvvetli bir azim, eğitimi gelecek teminatı olarak gören pırıl pırıl bir zihindi.

Üniversite okumak için onca imkansızlığa rağmen Almanya’ya gitti, cebinde bir mühendislik diploması varken ikincisi için gece gündüz çalıştı. Almanya’da işi varken kaynak bilimini Türk sanayiine taşımak için ülkeye geri döndü. Gedik Holding’i kurdu; kaynak, döküm, vana gibi alanlardaki başarılı sanayiciliğiyle yetinmeyip yaşam idealini vakıf ve üniversite kurarak gerçekleştirdi.

Halil Kaya Gedik’in İstanbul Üniversitesi Armağan Kitabı olarak yayınlanan biyografisi, yaşamındaki bugünle bağ kurabildiğimiz, geleceğe ışık tutan izleri ortaya çıkarmayı hedefliyor.

Onu mühendis ve girişimci kimliğiyle Türk sanayiinin gelişimine yön vermiş; sanayimizi kaynak öğretisiyle, bilimiyle güçlendirmiş bir sanayici; öte yandan yaşamının son yıllarında kuruluşu için büyük çaba gösterdiği İstanbul Gedik Üniversitesi aracılığıyla toplumdan aldığını topluma vermek isteyen bir lider olarak anlatıyor.

Türk Sanayiinin Birleştiren Gücü: Halil Kaya Gedik biyografisini, İstanbul Gedik Üniversitesi’nin kıymetli öğrencileri öncelikli olmak üzere, Türk sanayii ile ilgilenen, ilgisi olan tüm kesimlere ulaştırmak arzusundayız.

Uşaklı Esnaf Çocuğu

Halil Kaya Gedik, Türk sanayiine kaynak bilimini taşıyan isimdi. Uşak’ta, mütevazı bir esnaf çocuğu olarak başlayan yaşam yolculuğu Cumhuriyet dönemi eğitim sisteminin yüz akı projelerinden sanat okuluna gitmesiyle yön değiştirdi. Uşak Sanat Okulu’nda seçtiği torna tesviye bölümünün ardından, Yıldız Teknik’ten makine teknikeri olarak mezun oldu, oradaki hocalarının da yönlendirmesiyle imkansızlıklara boyun eğmeden Almanya’ya mühendislik okumaya gitti. Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’nın yaralarını hızla sarmaya çalışan, sınai kalkınma hamlesinin merkezine Türkiye’de henüz bilinmeyen kaynak bilimini koyan, bu öğretiden çokça faydalanan bir ülke gördü. Almanya’dan cebinde iki diplomayla döndü. Makine mühendisliğinin yanına kaynak mühendisliği diplomasını da koyarak Türkiye’ye geldi. Kaynak mühendisliğinin, Almanya’nın ve diğer Batılı ülkelerin hızlı kalkınmasında kilit rol oynadığını görmüş, yüksek öngörüsüyle kaynağın gelecekte daha da önem kazanacağını fark etmiş, bu uzmanlığı Türk sanayiine taşıyarak ülke kalkınmasına destek olmayı görev bilmişti.

Devrim Arabası’nın Kaynak Mühendisi

Cemal Gürsel Paşa, 15 Mayıs 1961’de Otomobil Endüstrisi Kongresi’nde, Türkiye’nin pekâlâ tamamen yerli bir otomobil üretebileceğini, aksini iddia etmenin ancak kara bir düşünce olacağını dile getirdi. Bunun sıradan bir dilek değil, Ankara’yı hayli hareketlendiren bir talimat olduğu belliydi. Komisyonlar kuruldu, toplantı üstüne toplantılar yapıldı. Cemal Paşa, sadece bugüne kadar yapılmamış olanı, yani yüzde yüz yerli bir otomobil imalatını istemiyor, aynı zamanda otomobilin 29 Ekim kutlamalarına yetiştirilmesini de istiyordu. Bakanlar, bürokratlar kafa kafaya verdiler. Bu işin altından kalksa kalksa Devlet Demiryolları kalkabilirdi ki; kurumun en kuvvetli üretim alanı da Eskişehir’de idi.

Tarihler Haziran 1961’i gösterdiğinde, 23 kişilik mühendis grubu Devlet Demiryolları’nın Eskişehir’deki Cer Atölyesi’nde kampa girdi. TCDD Genel Müdür Yardımcısı Emin Bozoğlu’nun liderlik ettiği ekip hiç zaman kaybetmeden çalışmaya başladı. Ancak bir sorun vardı… Ekibe kaynaktan anlayan bir mühendis dahil edilmemişti. Oysa otomobil imalatında en önemli husus kaynaklı birleştirmelerdi. Bunun için tek bir aday vardı. Türkiye’nin diplomalı ikinci kaynak mühendisi Halil Kaya Gedik.

Halil Bey ve arkadaşları günde sadece birkaç saat uyuyarak tamamı el işçiliğiyle yapılmış, direksiyondan vitesli ilk otomobili ve motorları üretmeyi başardılar. 28 Ekim tarihinde Mühendis Halil Bey’in de aralarında bulunduğu ekip 4 otomobil ve 7 motorun üretimini tamamlamıştı. Siyah ve bej olmak üzere iki otomobil Eskişehir’den trene yüklenmiş ve ertesi sabah Cemal Paşa’nın huzuruna çıkarılmıştı. Cumhuriyet’in yetiştirdiği pırıl pırıl mühendislerin olağanüstü azmi ve becerisi, gecelerini gündüzlerine kattıkları mesai ile Devrim adı verilen otomobiller, 29 Ekim günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin önünde, Türkiye Cumhuriyeti’nin dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e Ankaralıların yüksek tezahüratı eşliğinde takdim edildi.

Projeden sonradan vazgeçilse de Devrim arabalarıyla birlikte onlara hayat veren Türk mühendislerinin adları da tarihe geçmiş oldu.

“Türkiye’nin ilk yerli arabası olan Devrim Arabası projesi ekibinde yer aldım. Bir mühendis olarak, her şeyiyle 129 günde tamamlanan böyle bir projede görev yapmış olmak benim için bir gurur vesilesidir.’’

Sönmeyen Eğitim Ateşi

“Sanayicilik yaşamım içinde sadece iş başarısının insan mutluluğu için yeterli olmayacağını gördüm ve anladım. Yaşam denilen sisteme geri vermeden, sisteme faydalı olmadan, kişinin mutluluğa ve iç huzura erişmesinin mümkün olmayacağı inancı ve bilincini yaşam bana öğretti. Bu inanç ve düşünce içinde, ekonomik başarıların sonuç olarak mutlaka toplumsal hedeflere yönelmesi gerektiğini, toplumsal kalkınmanın zorunlu bir gereği olarak görüyor ve doğduğum topraklara, ülkeme, devletime ve insanlığa hizmet etmeyi bir görev olarak kabul ediyorum.”

Halil Kaya Gedik’in gençliğinde Almanya’da okurken gözlemlediği, tüm iş yaşamı boyunca da tecrübe ettiği en önemli gerçeklerden biri mesleki eğitimin bilhassa gelişmekte olan ülkeler için taşıdığı hayati önemdi. Bu alandaki ihtiyaç ona göre hiç azalmıyor, aksine artıyordu. Bir memleketin gençlerine daha okul sıralarında kazandıracağı meslekler, o memleketin refah seviyesinde ona göre doğrudan belirleyici idi. Bu noktada görev ve sorumluluğun paylaşılması gerektiğine inanıyordu.

Halil Gedik’in mesleki eğitim hususundaki duyarlılığı sadece sözde değildi. Yaptırıp devlete bağışladığı okulların yanına kendi adını verdiği iki okulu da ekledi. 2010 yılı Nisan ayında, Pendik’teki fabrikalarının bulunduğu Şeyhli mevkiinde Halil Kaya Gedik Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi ve Halil Kaya Gedik Anadolu Meslek Lisesi’ni yaptırarak Milli Eğitim camiasına hediye etti.

Nihai hedefi, Türkiye’ye bir üniversite kazandırmaktı. Sordu, soruşturdu, danıştı, düşündü… Kararını verdi, işe bir meslek yüksekokulu ile başlayacaktı. Böylece sanayiye kaliteli ve nitelikli ara elemanlar yetiştirecekti. Sadece kendi şirketlerine bakınca dahi, bunun ne denli önemli bir ihtiyaç olduğunu görüyordu.

Önce Meslek Yüksek Okulu kuruldu. Meslek Yüksek Okulu’nun kuruşunun ardından uzun çalışmalar, ortak akıl toplantıları, bilim kurulları, danışmanlık destekleri ama en önemlisi Halil Gedik’in sıkı takip ve mesaisiyle üniversite için müracat yapıldı.

YÖK kararı olur çıktıktan sonra çok beklemeden, sadece 8 gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden de karar çıktı. Gedik Üniversitesi’nin kuruluşu 3 Mart 2011’de müracaat dosyasında bulunan Mühendislik, İktisadi İlimler Fakültesi, Güzel Sanatlar ve Mimarlık, Spor Bilimleri ve Turizm olmak üzere beş fakülteyle resmen onaylandı.

 

İlginizi Çekebilir