Ayşe Sultan Başarıda Sınır Tanımıyor

Genç yaşta pek çok başarılara imza atan ve son olarak Kuruluş Osman Dizisinin oyuncaları arasında yer alıp Ayşe Sultan’a hayat veren Açelya Özcan köşemize konuk oldu. Güzel sanatçı ile ayak üstüde olsa başarı dolu renkli hayatından minik bir söyleşi...

Açelya Özcan kimdir? Oyunculuk kariyeri nasıl başladı?

Müzik ve Sinema çocukken, evimize gelen misafirlere kardeşim Manolya’yla hazırladığımız müzikli, danslı oyunlarla başladı. İlk senaristlik, yönetmenlik, oyunculuk, müzisyenlik, sahne/kostüm tasarımı tecrübelerimi ailem ve komşularımız üzerinde gerçekleştirdim. Seyircinin sayıca çok ve daimi olması beni her seferinde yeni bir oyun yazmak zorunda bırakıyordu. Bu da oldukça üretken bir çocukluk geçirmeme neden oldu.

Herkes konservatuar okumamı bekliyordu, fakat içinde bulunduğum ekonomik koşulların buna elverişli olmadığını biliyordum. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne girdim. Okuldayken tiyatro kulübünün oyunlarında oynadım. Mezun olduktan sonra vergi denetmenliği yaptığım sırada deneme çekimlerine katılmaya başladım. Bir gün reklam görüşmesine gittiğim yapım şirketinde, yanlışlıkla sinema filmi oyuncu seçmeleri yapılan odaya girdim. Hikaye o filmde oynamamla başladı. Sonrası malum.

Ayşe Sultan Başarıda Sınır Tanımıyor

Oyunculuk dışında müzikle de ilgileniyorsunuz hazırda müzikle ilgili bir projeniz var mı?

Üniversitede kurduğum müzik grubuyla Progressive Rock çalarak, üniversitelerde, festivallerde, Kemancı, Studio Live gibi mekanlarda sahne alıyordum. Bugünlerde dünya müziğini keşfediyorum. Urduca, Hintçe bilmememe karşın sevdiğim Hint filmlerinin müziklerini kaydediyorum. Yakın zamanda Pakistanlı oyuncu ve müzisyen dostum Imran Abbas’la Urduca ilahi ve film müziği kaydettik. Onlara klip çekmek için bir araya gelmeye çalışıyoruz. Diğer yandan bir sosyal sorumluluk projesine katkı amacıyla müzik grubu toplayıp, tekrar sahnede çalma isteğim var.

Ayşe Sultan Başarıda Sınır Tanımıyor
Açelya Özcan

Hikayeci, oyuncu, müzisyen… Açelya Özcan’ın gelecek planları neler?

Senaryo doktorluğu yapan kardeşim Manolya’yla Start-up bir organizasyon yapısı olan, kendi orijinal içeriklerini üreten, kendi starlarını yaratan, global ana temaları lokal bir dille işleyen yapım şirketimiz “Stockhouse Pictures”ı kuruyoruz. Stockhouse Pictures, proje bazında yatırımcılarıyla SPV’ler kurarak başlayacak çalışma hayatına.

Bildiğiniz üzere Dünya OTT platformları için büyük bir pazar olan “Science Fiction, Cerebral Science, Disaster Invasion, Dystopia, Paranormal Romance, Apocalyptic/Post-Apocalyptic, Human Development, Virtual Reality” türlerinde üretime katkıda bulunmuyoruz. Buradaki boşluğu doldurmak adına 2017 yılında “Sci-Fi, Thriller, Mystery” türlerinde, ana teması Biyo-teknoloji olan 13 bölümlük bir OTT draması yazdım. Yapım şirketimiz Stockhouse Pictures’tan çıkarmayı amaçladığımız bu projeyle İngilizce dilde üretilmemesine karşın dünya çapında izlenen Avrupa Menşeili “La Casa De Papel (İspanya)”, “Dark (Almanya)”, “Lupin (Fransa)” gibi yapımların küresel etkisine ulaşmayı amaçlıyoruz.

Ardından annem yazar Nurhayat Özcan’ın film hakları elimde olan iki kitabı “Nevcüman” ve “Nardugan”ın sinema filmlerini çekmeyi planlıyoruz. Diğer yandan şu an bir senarist dostum hikayesini yazdığım, dram türündeki bir sinema filminin senaryosunu tamamlıyor.

Uzun vadede planım orijinal içeriklerimi üretmede sürdürülebilir bir ekonomi ve marka kimliğinin yanı sıra bir kadın girişimci olarak uluslararası arenada çağdaşlarıyla rekabet edebilecek türde milli değerler yaratmak. Bu amaçla, inovatif, alanlarında başarılı, vizyoner, tutkulu, feraset sahibi, özverili insanlardan oluşan bir beyin takımı kurdum. Bu proje ve ekiple Türk Sinema ve Dizi tarihine hayalini kurduğum o hatrı sayılır katkıyı gerçekleştiririz umarım.

Şu an yurt içinde ve yurt dışında yatırımcılarla, holdinglerle görüşmeler yapıyorum. Müziklerinden, ekibine, mekanlarından, PR/Marketing faaliyetlerine, afişlerine, Merchandise faaliyetlerine kadar tasarladığım projem, ihtiyacı olan yatırımı aldığında sahaya inmeye hazırız. Heyecanlıyız, gün sayıyoruz diyebilirim.

Bollywood hayranı olduğunuzu biliyoruz, Bollywood’ta sizi çeken öğeler neler? Hindistan’la ilgili projeniz var mı?

Yılda 700-800’e yakın film üreten devasa bir endüstriden bahsediyoruz. Hayran olmamak, alamet-i farikasını, formülünü merak etmemek imkansız.

Zengin Tarih ve Kültür, Etkileyici Mitoloji, İnsan Hikayeleri, Müzik ve Dans. Bilhassa müzik ve dansın zenginliğini ifade dili olarak kullanmak çok akılcı ve yaratıcı geliyor bana. Çünkü bu iki unsurla sinemada ulus üstü, ortak bir dil yakalayabiliyorsunuz. Hintçe/Urduca bilmeseniz de müzik ve dans duygularınızı yönlendirmek için benzersiz iki enstrüman olarak görev yapıyor.

Hint Film Endüstrisini uzun süredir takip ediyorum. Orada senarist, oyuncu, müzisyen ve yapımcılarla tanışıp, sohbet ediyorum. Toplumsal kimlik, aile kavramına bakış, geleneğe ve ataya saygı, bireylerin duygusal motivasyonları ve sosyo-kültürel refleksif reaksiyonları gibi birçok konuda birbirimize benzediğimizi düşünüyorum.

Hindistan’la ortak bir yapım gerçekleştirmeyi çok isterim. Bu hem oyunculuğum, ve müzisyenliğim hem de fiziki performansımın yetkinliklerini keşfedeceğim benzersiz bir tecrübe olurdu. Imtiaz Ali, Sanjay Leela Bhansali ve tabii hayranı olduğum Hrithik Roshan’la çalışmak muazzam olurdu.

İlginizi Çekebilir